Türkiye Sineması

Ah Gözel İstanbul (2020) – Zeynep Dadak: Seyri Seyran

İstanbul’u seyretmenin türlü türlü yolu vardır esasında. İster vapura binip gözlerinizle bir yakayla diğer yaka arasında mekik dokuyun, ister sokaklarda adım adım yürürken detaylarında seyredin İstanbul’u, isterseniz dükkanlarda, televizyonda, duvar panolarındaki reklamlarda, baklava kutularının üstünde seyredin onu, seyriniz her halükarda katmanlı bir deneyime dönüşecek, “seyir” kelimesinin özünde yatan çok anlamlılıkla sarıp sarmalanacaktır. Zeynep Dadak’ın, 17.…

Mimaroğlu (2020) – Serdar Kökçeoğlu: Kulağı Gözeten Sinema

“Müzik sinematografik bir olaydır. Kulağı gözeten sinema. Elektronik müzik için bu özellikle böyle. Bir elektronik müzik yapıtının değişmezliği açısından, tıpkı bir film gibi.” Serdar Kökçeoğlu’nun, Türkiye’de elektronik müziğin öncülerinden İlhan Mimaroğlu üzerine hazırladığı belgeseli, bizzat Mimaroğlu’nun ağzından dökülen bu sözcüklerle açılıyor. Karşımızda yalnızca sesle değil sinemanın temel prensiplerine hakim, hem görsel hem de işitsel imgelerin…

Hayaletler (2020) – Azra Deniz Okyay : Future Perfect

“Bıkmadık mı artık Türkiye sorunlarıyla ilgili filmler izlemekten! Kentsel dönüşümmüş, LGBTI’ymiş, feministmiş hep aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar. Sonra da tabi festivallere yaranacaklar.” Film, 26 Ekim 2020 tarihinde, parçası olduğu zamanın geleceğinde başlıyor. Bu yazıyı kaleme aldığım tarihte ise bu gelecek çoktan geçmişin bir parçası olmuş durumda. Yukarıda italik yazdığım ve filme dair bu…

Sinemaya Seyirci Kalmak

Vücudunuzda kolunuzun uzanamadığı bir noktada bir sinek ısırığı düşünün. Sabah akşam, durmaksızın kaşınıyor, sizi huzursuz ediyor. Kaşırsanız yara olacağını ve daha çok rahatsızlık vereceğini, iyileşme süresinin uzayacağını biliyorsunuz ama yine de kendinizi tutamıyorsunuz. Türkiye’de sinema endüstrisini ve film festivallerini düşününce yalnızca bu imaj geliyor gözümün önüne. Bir türlü iyileşmeyen, üzerine düştükçe daha da kötüleşen bir…

Güvercin (2018) – Kuluçkadaki Sinema

Garip şehirdir Adana, ismi geçince yüzlerde hınzır bir gülümseme bırakır, akla güneşe ateş edenleri, belediye otobüsünü gece kulübüne çeviren türlü türlü insanları getirir. Bu muzip kişiliğinin ardında, köhne mahallelerde, sokak aralarında, sanayide insan varoluşunun en doğal ve içten hallerini barındıran binbir türlü hikaye bulunur aslında. Adana’da şalgam için nasıl “içen bilir” derlerse, bu imajları da…

Buralara da bekleriz.
Abonelik için

Yeni gönderileri kaçırmak istemiyorsanız: